• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Saat
Takvim
Hava Durumu
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam172
Toplam Ziyaret319056
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Babanın varlığının çocuğun sağlıklı gelişimi üstünde çok önemli faydaları olduğu uzun zamandır biliniyordu. Bu faydalar başlıca; Çocukta sosyal yaşam kavramının gelişmesi, erkek çocuklarda sağlıklı bir cinsel kimliğin yerleşmesi, kız çocuklarında karşı cinsle kuracağı ilişkinin sağlıklı bir temele oturması, çocuğun zekâ gelişimine katkı sağlanması, çocukta özgüvenin gelişmesi ve çocuğun kendini daha güçlü hissetmesinin sağlanması olarak sayılabilir. Babanın kaybının yukarıda sayılan alanlarda büyük eksikliklere neden olması kaçınılmaz görünmektedir.
Baba kaybı, babanın boşanma ya da başka bir nedenle evden uzaklaşması nedeniyle oluşabilir. Buna benzer bir babadan ayrı kalışı Can Yücel yazmıştı:
 
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
 
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
 
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oynunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
 
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
 
Baba kaybının en acı, mutlak ve telafisiz olanı elbette babanın ölümüyle gerçekleşir. Bu türden bir baba kaybını da Cemal Süreyya dile getirdi:

Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

  

Babanın kaybının çocuğun yaşamında bir göktaşı çarpması kadar büyük bir hasar yaratacağını tahmin etmek güç değil. Ancak bu olumsuz sonucunun biyolojik kanıtı günümüze kadar bilimsel olarak ortaya konulamamıştı. ABD'de yapılan bir araştırmanın sonuçları, çocuklarda baba kaybı yaşanmasının, genetik mirasımız olan DNA’da olumsuz etkiler yarattığını ortaya koydu.

Araştırmada baba kaybının olumsuz etkisi telomer boyunda kısalma oluşuyla ilişkilendirildi. Telomer olarak adlandırılan DNA bölgesi kromozomların en uç kısımlarında yer alır. Hücrenin bölünmesiyle telomerler giderek kısalır. Telomerlerin çok kısalması hücre çoğalmasının da durmasına neden olur. Bu açıdan bakıldığında telomerin hücrenin ve organizmaların yaşlanmasını kontrol eden bir yapı taşı olarak görev yaptığı anlaşılır. Daha önce yapılan araştırmalar, telomer kısalmasının kalp-damar hastalıkları ve kanser dâhil olmak üzere birçok hastalıkla bağlantısı olduğunu ortaya koymuştu.


Yaklaşık beş bin çocuk üzerinde yapılan araştırmada, ölüm, hapis veya boşanma gibi nedenlerle dokuz yaşına kadar babasını kaybeden çocukların telomerlerinin babasını kaybetmeyenlere oranla belirgin biçimde kısa olduğu gösterildi. Baba kaybının ölüm nedeniyle olması durumunda bu etkinin en fazla olduğu, özellikle 5 yaşına kadar olan süreçte babasını kaybeden erkek çocuklarda ise bu oranın çok daha fazla olduğu saptandı.

Baba kaybının doğrudan sonuçlarından biri elbette ailenin gelirinde azalma olması. Araştırmanın sonuçları, ölüm nedeniyle baba kaybı yaşanmasının çocuklar üzerindeki olumsuz etkisinin gelirde azalma olmasından bağımsız olarak etkili olduğunu da gösterdi. Bu sonuç “Baba çınar gibidir, meyve vermese de gölgesi yeter!” deyişini anımsatıyor.

Çevresel etkilerin insanın genetik yapısı üstündeki etkileri uzun zamandır biliniyor. DNA dizilerinde herhangibir değişiklik olmaksızın, gen anlatımında oluşan kalıcı ve kalıtsal değişimler epigenetik olarak tanımlanıyor. Bir çevresel etken olarak baba kaybının özellikle erkek çocuklar üstündeki olumsuz etkisi bana Vahşetin Çocukları filmini hatırlatıyor: Nazilerin acımasız, dahi doktoru Josef Mengele, Adolf Hitler’in ölümünden yıllar sonra, Paraguay’da saklandığı tropik adada korkunç deneysel çalışmalarını sürdürmektedir. Adolf Hitler’in kopyalanmış yumurtaları, dünyanın çeşitli ülkelerinden 94 kadının rahmine yerleştirilmiş, doğan çocuklar baskıcı babalar ve şımartan annelerden oluşan ebeveynlere evlatlık olarak verilmiştir. Hitler ile benzer ailelerde büyütülen çocukların, Hitler’in yaşam öyküsüne benzer bir şekilde, 65 yaşına basan babalarının ölmesi gerekmektedir. Bu ölüm, elbette, çocukların yaşam sürecini izleyen Nazi şebekesi tarafından gerçekleştirilmektedir. Böylece, Hitler’in kalıtsal mirasını taşıyan çocuklar, baba kaybı gibi benzer çevresel koşullara da maruz bırakılarak arî ırkın kurtuluşunu sağlayacak yeni Hitler’lerin yetiştirilmesi sağlanacaktır.


Bilim, sanat ve yaşam bize babanın çocuk için ne kadar önemli olduğunu anlatmak için çabalıyor. Daha güzel bir dünya, daha aydınlık yarınları kuracak sağlıklı çocuklar için babalara da sahip çıkmalıyız.

FİLMİN KÜNYESİ

Türkçe adı

Vahşetin Çocukları

Orijinal adı

The Boys from Brazil

İngilizce adı

The Boys from Brazil

Yönetmen

Franklin J. Schaffner

Yapım yılı

1978

Yapımcı ülke

İngilizce

Orijinal dil

İngiltere, ABD

Süresi

125 dakika

Eserin yazarı

Ira Levin

Oyuncular

Gregory Peck, Laurence Olivier, James Mason, Lilli Palmer, Uta Hagen, Steve Guttenberg, Denholm Elliott, Rosemary Harris, John Dehner, John Rubinstein, Anne Meara, Jeremy Black, Bruno Ganz, Walter Gotell, David Hurst

IMDB Puanı

7.0

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

© 2013 www.erginciftci.com

Tüm Hakları Saklıdır.

  
5608 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın