Cherbourg Şemsiyeleri Fransa’da küçük kasaba olan Cherbourg’da yaşayan Genevieve ve annesi, küçük bir şemsiye dükkanıyla geçinmeye çalışmaktadır. Henüz 16-17 yaşlarında olan güzeller güzeli Genevieve, kalbini 20 yaşında, yoksul ama yakışıklı Guy’a kaptırmıştır. Araba tamiri yapan bir dükkanda çalışan Guy’ın halasından başka kimi kimsesi yoktur, öylesine aşıktır ki çevresinde dolaşan bir başka güzel olan Madeleine’in farkında bile değildir. Genç aşıklar en kısa sürede evlenme planları yapsa da askerlik çağındaki erkeğin Cezayir savaşı için askere alınması bütün planlarını bozar. Annesi aslında Genevieve’in bu güzelliğiyle çok daha varlıklı biriyle evlilik yapabileceğini düşünmektedir. Dükkanlarını kurtarmak için mücevherlerini satmaya karar verdiği zaman karşılarıına çıkan zengin bir elmas tüccarı olan Roland bunun için biçilmiş kaftan gibi görünmektedir. Ancak kısa süre sonra Genevieve’in Guy’dan bebek beklediği anlaşılır. Zaman ilerledikçe taşıdığı bebek büyüyen Genevieve, duygusal olarak Guy’dan uzaklaşır, kendisini başkasından bir bebekle bile kabul etmeye hazır olan Roland ile evlenir. Askerden iki yılın ardından küçük bir sakatlıkla dönebilen Guy, ne biricik aşkı Genevieve’i ne de bir kez olsun bile göremediği kızını bulabilecektir, şemsiye dükkanı bile çoktan kapanıp gitmiştir. Sarsılmış olsa da kendini toparlaması, hayata yeniden başlaması gerekecektir. Cherbourg Şemsiyeleri’nde, Fransız Yeni Dalga akımının temsilcilerinden Jacques Demy, ilk uzun metrajlı filmi olan Lola’nın kahramanlarından biri olan Roland’ın izini sürüyor. Yönetmen daha sonra Model Shop filmiyle bu kez de Lola’nın peşine düşerek bu tuhaf üçlemesini tamamlayacaktır. Müziği derinden hissettiren bu filmlerin içinde Cherbourg Şemsiyeleri kuşkusuz en göze çarpan, gözün yanında elbette kulağa ve kalbe hitap eden muhteşem bir film. Hiç dans veya ritmik bir hareket içermemesine karşın bütün konuşmaların müzikal bir biçimde sunulduğu film adeta bir senfoniyi andırıyor. Renk kullanımıyla zaman zaman Peter Greenaway filmlerini andıran Cherbourg Şemsiyeleri, izleyiciye görsel bir şölen sunuyor. Cherbourg Şemsiyeleri, sinema tarihinin en önemli eserlerinden olan Cezayir Savaşı’nda anlatılan trajediyi biraz da farklı açıdan görmemizi sağlıyor. Savaş sürerken her iki cephede de insan hayatlarının nasıl tarumar edildiği daha iyi anlaşılıyor. Annesinin derin telkinlerinin çok ötesinde, Genevieve’in karnında bebeğini taşıdığı adamı hiçbir hatasını görmemesine karşın kendi iradesiyle terk etmesi, tanıdık gelen öykünün yabancıladığımız kısmını oluşturuyor. Oysa Genevieve’in ne parada gözü var görünüyordu ne de elalemin ne dediğine aldıracağı vardı! “Oğlan olursa Hayri, kız olursa Hayriye!” benzeri duası tutmuş görünen Guy da, hiç görmediği kızıyla konuşmaya bile tenezzül etmeyişiyle insani duygularımızı şaşırtarak kendisini haksız yere terk eden kıza adeta sessiz bir tokat atıyor. Geride bıraktığı, yaşanmamış bir hayatta, kan bağıyla bağlı olduğu kızını ve onun annesini gönderdikten hemen sonra mahkum edildiği hayatında, kan bağıyla bağlı olduğu oğlunu ve onun emektar annesini sanki daha yeni ayrılmamış gibi, ebedi bir özlemle kucaklaması, sinemasever izleyicinin damağında Selvi Boylum Al Yazmalım tadı bırakıyor.
© 2013 www.erginciftci.com Tüm Hakları Saklıdır.
| ||||||||||||||||||||||
3150 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |